Yazar: Mimar Seyid Mücahid ÇİÇEK
Dünyada yaşam kalitesi her geçen gün daha da azalmaktadır. Sanayi devriminden sonra hızlı üretim ve tüketimin artması sonucu, küresel ölçekte hammadde kaynaklarının hızlı tüketimi, bu tüketim sürecinde artan enerji tüketimi ve ihmaller sonucu oluşan sera gazı salınımlarının artması dünyada yaşam kalitesini her geçen gün daha da azalmaktadır.
Sanayi devrimi sonrasında başlayan bu krize karşı ilk adım 1994 yılında ”Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (ingilizce United Nations Framework Convention on Climate Change, UNFCCC)” ile atılmıştır. Bu sözleşme için her yıl ”COP” (Conferences of the Parties) adı verilen konferanslar düzenlenerek sözleşme bir adım öteye taşınmaya çalışılmıştır. Bu konferans ve sözleşmenin amacı küresel kaynak kullanımı, enerji tüketimi ve sera gazı salınımlarını artışı ile mücadele etmektir. Bu mücadele kapsamında dünyaya ”Sürdürülebilirlik” isminde yeni bir terim kazandırılmıştır.
Yeşil binalar çevre ve insan sağlığı üzerindeki negatif etkileri ortadan kaldırmak için tasarlanan yapılardır. Bu binalar, geleneksel binalardan oldukça az enerji ve su tüketen, çevresel etkileri daha az olan ve genel olarak daha yüksek iç mekân hava kalitesine sahip binalardır. Bunun yanında yeşil binalar, yapı malzemeleri, mobilya ve mefruşatların zararlı etkilerinin önlenmesine de olanak sağlamaktadırlar. Bu yararlar daha iyi mekân geliştirme uygulamalarının; tasarım ve inşaat seçimlerinin; işletme, bakım, bertaraf etme ve yapı malzemeleri ve sistemlerin olası yeniden kullanımı gibi faktörlerin etkisi sonucu bütünleşik oluşmaktadır. (1)
Bu makalede, 2010 yılında kullanıma açılmış, Ankara’nın Çankaya ilçesinde yer alan Türkiye’nin ilk LEED Platin Sertifikalı binası, Eser Holding Anonim Şirketi’nin Yönetim Binası üzerine çevresel yapı tasarım ilkelerinden su kullanım performansının incelenmesi ve değerlendirilmesi yapılmıştır.
Sürdürülebilirlik ilk olarak, Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun 1987 yılı içerisinde yayınlamış olduğu “Ortak Geleceğimiz” isimli raporda: “İnsanlık; doğanın gelecek nesillerin gereksinimlerine yanıt verme yeteneğini tehlikeye atmadan, günlük ihtiyaçları temin ederek, kalkınmayı sürdürülebilir kılma yeteneğine sahiptir.” olarak tanımlandı.
Sürdürülebilirlik, üretimden tüketime tüm alanlarda önemli bir tanım olarak hayatımıza girmiştir. Bu kapsamda sürdürülen mücadeleler ile, üretimden tüketime geçiş noktasında kullanıcıları bilgilendirmek amacıyla birçok standart ve sertifikalar oluşturulmuştur. Bu sayede kullanıcı ürüne ait tüm bilgileri ve özellikleri rahatça öğrenebilmektedir. Bu mücadelenin tüketici tarafında da farkındalıklar oluşturarak bu alanda hassas davranması tavsiye edilmiştir. Bu kavramın hayatımıza girdiği dönemden günümüze kadar geçen süreyi incelediğimizde birçok olumlu gelişmenin gerçekleştiğini görebilmekteyiz.
Bina tasarımında ve kullanımında enerji verimliliği enerji krizinden beri dünyada öncü bir yaklaşım akımı haline gelmiştir. Dünyada yaşanan iklimsel değişimlerin ve enerji kaynaklarının hızla tüketilmesi, bununla birlikte gelen enerji maliyetlerindeki sürekli artış kendi enerjisini kendisi üreten enerji etkin, sürdürülebilir bir mimarlık anlayışını zorunlu hale getirmiştir.
Sürdürülebilir mimarlık; varlığının her döneminde gelecek nesilleri göz ardı etmeden içinde bulunduğu koşullarda yenilenebilir enerji (doğada kendiliğinden var olup, kendi kendini sürekli yineleyen, tükenmeyen enerji) kaynaklarının kullanımına öncelik veren, çevreye duyarlı, enerjiyi, suyu, malzemeyi ve bulunduğu alanı etkin bir şekilde kullanan, kullanıcıların sağlık ve konforunu koruyan yapılar ortaya koyma faaliyetlerinin tümüdür. (2)
Bu mücadelenin verildiği en önemli sektörlerden birisi de üretimin mihenk taşı olan inşaat sektörüdür. Sürdürülebilirliğin inşaat sektörüne yansıması, sosyal ve çevresel sorumluluk anlayışıyla tasarlanan ve yaşam ömrü boyunca çevreye ve insan sağlığına duyarlı yeşil bina kavramını gündeme getirmiştir. Yeşil bina, doğal kaynakları verimli kullanan, enerji tüketimi düşük, doğa ve çevreye daha az zarar veren, bakım maliyeti daha az olan yapılar oluşturmak amacıyla oluşturulmuş bir tanımdır. Bu tanımı somutlaştırmak için standartlar ve sertifikalar belirlenmiş ve bazı uygulamalar zorunlu hale getirilmiştir.
Son 25 yılda dünya genelinde ”Yeşil Bina Sertifika Sistemleri” geliştirilmeye başlanmış. Yeşil bina projelerinin uygulanmaya başlamasıyla birlikte, bu binaların çevre dostu özelliklerinin belgelendirilmesi, teşvik edilmesi ve yaygınlaşmasını sağlayan gönüllü yeşil bina sertifika sistemleri ortaya çıkmıştır. Bu sistemler gelişmiş ülkelerce kendilerine özgü bir sistem geliştirilerek, desteklenmiş ve sürdürülebilir bir dönüşümün etkili bir aracı olarak tanımlanmıştır. Gelişmekte olan ülkelerde ise gelişmiş ülkelerde kadar olmasa da bir bilinçlenme başlamış, dünyada bilinen (gelişmiş ülkelerin geliştirdiği) sertifika programlarını kullanmaya başlamışlardır.
LEED (Leadership in Energy and Environmental Design), ABD Yeşil Bina Konseyi (USGBC) tarafından geliştirilen ve dünya çapında tanınan bir yeşil bina sertifikasyon sistemidir. LEED sertifikası, sürdürülebilir yapı tasarımı, inşaatı, işletimi ve bakımına yönelik yüksek performanslı stratejilerin benimsenmesini teşvik eder. Bu sertifika sistemi, binaların çevresel etkilerini azaltmayı, enerji ve su tasarrufu sağlamayı, iç mekan hava kalitesini artırmayı ve genel sürdürülebilirlik performansını iyileştirmeyi amaçlar.
LEED sertifikası, farklı kategorilerdeki projeler için çeşitli seviyelerde sunulur. Bu seviyeler, projelerin sürdürülebilirlik kriterlerine ne kadar iyi uyduğunu gösterir. LEED sertifikasyon seviyeleri şunlardır:
Sertifika (Certified)
Gümüş (Silver)
Altın (Gold)
Platin (Platinum)
LEED puanlama sistemi, projelerin aşağıdaki ana kategorilerdeki performanslarına dayanır:
Sürdürülebilir Arazi (Sustainable Sites)
Su Verimliliği (Water Efficiency)
Enerji ve Atmosfer (Energy and Atmosphere)
Malzeme ve Kaynaklar (Materials and Resources)
İç Mekan Kalitesi (Indoor Environmental Quality)
İnovasyon ve Tasarım Süreci (Innovation in Design Process)
Bölgesel Öncelik (Regional Priority)
LEED sertifikası hem yeni inşaat projeleri hem de mevcut binalar için uygulanabilir ve çeşitli bina tipleri (örneğin, ticari binalar, konutlar, okullar, sağlık tesisleri) için geçerlidir. Bu sertifika, çevresel sorumluluğun ve sürdürülebilirlik bilincinin artmasını sağlayarak, yeşil bina uygulamalarının yaygınlaşmasına katkıda bulunur.
LEED (Leadership in Energy and Environmental Design) sisteminde su verimliliği kategorisi, binaların su kullanımını optimize etmeyi ve su kaynaklarını korumayı amaçlayan stratejiler ve çözümler üzerine odaklanır. Bu kategori hem iç mekân hem de dış mekân su kullanımını ele alarak su tüketimini minimize etmeyi hedefler. LEED su verimliliği kategorisi, aşağıdaki ana başlıklarda puanlamalar içerir:
Bu alt kategori, bina içinde kullanılan suyun miktarını azaltmaya odaklanır. İç mekan su kullanımı ile ilgili stratejiler arasında şunlar yer alır:
Düşük Akışlı Armatürler ve Tesisatlar: Lavabo muslukları, tuvaletler, pisuarlar ve duş başlıkları gibi su tüketen armatürlerin düşük akışlı veya su tasarruflu modellerle değiştirilmesi.
Su Tasarruflu Cihazlar: Bulaşık makineleri, çamaşır makineleri gibi su tüketen cihazların su verimliliği yüksek modellerle değiştirilmesi.
Gri Su Kullanımı: Gri suyun (lavabo, duş gibi kaynaklardan gelen hafif kirli su) yeniden kullanımı.
Bu alt kategori, peyzaj sulama ve diğer dış mekân su kullanımını azaltmayı amaçlar. Dış mekan su kullanımı ile ilgili stratejiler arasında şunlar bulunur:
Su Verimli Peyzaj Tasarımı: Suya az ihtiyaç duyan bitkilerin kullanılması ve yerel bitki örtüsünün tercih edilmesi.
Akıllı Sulama Sistemleri: Zamanlayıcılar, yağmur sensörleri ve toprak nem sensörleri gibi teknolojilerin kullanımıyla su tüketiminin optimize edilmesi.
Suyun Yeniden Kullanımı: Yağmur suyu toplama sistemleri ve gri su sistemleri kullanılarak sulamada alternatif su kaynaklarının değerlendirilmesi.
Bu alt kategori, su tüketimini izleme ve ölçme sistemlerinin uygulanmasını teşvik eder. Bu stratejiler, su kullanımını sürekli olarak izlemeyi ve su kaçaklarını hızlıca tespit etmeyi sağlar. Öne çıkan yöntemler şunlardır:
Su Sayaçları: Hem iç mekân hem de dış mekân su kullanımı için ayrı sayaçlar yerleştirilmesi.
Gerçek Zamanlı İzleme: Dijital su izleme sistemleri ile anlık veri toplama ve analiz yapma.
Bu alt kategori, binada kullanılan suyun çeşitli kaynaklardan elde edilmesini teşvik eder. Alternatif su kaynakları stratejileri arasında şunlar yer alır:
Yağmur Suyu Hasadı: Çatılardan toplanan yağmur suyunun depolanması ve peyzaj sulaması, tuvalet rezervuarları gibi yerlerde kullanılması.
Gri Su Geri Kazanımı: Lavabo, duş gibi hafif kirli suyun toplanarak belirli temizlik ve sulama işlemlerinde yeniden kullanılması.
LEED su verimliliği kategorisi, su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını teşvik ederek çevresel etkileri azaltmayı ve su faturalarını düşürmeyi hedefler. Bu kategoride başarılı olan projeler hem çevre hem de kullanıcılar için daha verimli ve sürdürülebilir binalar sunar.
Ofis; insanların tek olarak ya da bir arada çalıştığı oda ya da daha büyük mekansal alanlara ve buna uygun bina tipine verilen bir isimdir. Bu kavram 19. yüzyılda toplumun teknolojik anlamda gelişmesiyle ve çalışma işlevi için farklı mekanlara ihtiyaç duyulmasıyla ortaya çıkmıştır (3).
Ofis binalarında diğer binalara oranla kullanıcı sayısı fazla ve çalışma işlevi nedeniyle insan faaliyeti yoğundur, dolayısıyla gün içerisinde enerjiye olan ihtiyacı (aydınlatma, soğutma, ısıtma, havalandırma), tüketilen enerji miktarı ve atık oluşumu çok fazladır. Kullanılan ekipmanların yanında elektrik ve mekanik yükler birleştiğinde, bina büyüklüğü ve kullanıcı yüküyle doğru orantılı olarak artan önemli bir enerji ihtiyacı doğmaktadır. (4)
Binalarda sürdürülebilirlik üç ana ilkenin oluşturulmasıyla sağlanabilmektedir. Kaynakların korunması ilkesi azaltma, yeniden kullanma ve geri dönüşümü (reduce, reuse, recycle), yaşam döngüsü ilkesi (ekonomik) yapının var olma sürecini ve çevreye olan etkilerini, insancıl tasarım ilkesi (sosyal- kültürel) ise insanlar ve doğal çevre arasındaki ilişkileri sorgulayan stratejileri kapsamaktadır (5)
Eser Yeşil Binası, LEED sertifikasının en yüksek derecelendirme seviyesi olan LEED Platin almaya hak kazanmıştır. İç mekan su kullanımı, dış mekan su kullanımı, su kullanımını ölçme ve izleme ve alternatif su kullanımı başlıklarında tam puan alarak su kullanım performansı kategorisinde bir örnek teşkil etmektedir.
Ankara’nın Çankaya ilçesinde 2010 senesinde yapılmış olan Eser Holding Yönetim Binası olarak kullanılan Eser Yeşil Bina, Türkiye’nin ilk LEED Platin sertifikalı binasıdır. Toplamda 7.500 m² kapalı alana sahip binada, ikisi bodrum kat olmak üzere toplamda 7 kat bulunmaktadır. 2. bodrum katta, otopark alanları, teknik hacimler ve müştemilat/depo alanları bulunmaktadır. 1. bodrum katta, konferans salonu, kış bahçesi, müştemilat/depo alanları, sığınak ve ıslak hacimler bulunmaktadır. Zemin katta, giriş lobisi/karşılama alanları, yemekhane, ofisler, toplantı salonları ve ıslak hacimler bulunmaktadır. Normal katlarda (4 adet) yönetim ofisleri, misafir odaları, ofisler, toplantı salonları, mutfak ve ıslak hacimler bulunmaktadır. Bina genelinde 2 adet servis çekirdeği (yangın merdivenleri ve asansörler) ve toplamda 51 araçlık açık/kapalı otopark alanları bulunmaktadır. Bina genelinde toplamda, 32 adet tuvalet, 4 adet mutfak hacmi bulunmaktadır.
Eser Yeşil Bina, 2011 senesinde LEED tarafından yapılan değerlendirme sonucunda 110 puanın 90’ını alarak, platin seviye sertifika kazanmıştır. Bu değerlendirme sürecinde sürdürülebilir arazi kategorisinden 25/26, su verimliliği kategorisinden 10/10, enerji ve atmosfer kategorisinden 24/35, malzeme ve kaynaklar kategorisinden 8/14, iç hava kalitesi kategorisinden 13/15, tasarımda yenilik kategorisinden 6/6, bölgesel öncelik kategorisinden 4/4 puan almıştır. Ek değerlendirme kriterlerinden de 2 puan almaya hak kazanan bina, toplamda 92 puan almıştır.
LEED, su kullanım performansını değerlendirirken belirlemiş olduğu standartlar ve şartlar bulunmaktadır. Ön koşul olarak bina su kullanımının en az %20’sini gri su vb. sistemler ile azaltması istenmektedir. Şebeke suyunun azaltılması konusunda, su kayıpları, sızıntı sorunları ve uluslararası kabul görmüş standartlara uygun armatür tercihleri gibi konular önem taşımaktadır. Bu bağlamda su kullanımındaki azaltma oranı arttıkça puan cetvelinden ilave puanlar alınabilmektedir.
EPA Standartlarına oranla Eser Yeşil Bina’da kullanım suyu %59 oranında azaltılmıştır.
Bu sonuca varabilmek için su verimliliği adına Yağmur suyu planı yapılarak şebekeye verilen atık su yükü azaltıldı. Arazi üzerine düşen yağmur suları toplanarak peyzaj sulamasında kullanıldı.
Çift kademeli rezervuarlar, susuz pisuarlar, gri su arıtma sistemi, debi ayarlı musluklar ve yağmuru suyu toplama sistemlerin yerleştirilmesi sayesinde su kullanımı en az seviyeye indirilmiştir. (6)
Su kullanımı hesabı yapılırken; klozetler, pisuarlar, lavabo muslukları, duşlar, mutfak muslukları gibi donanımlardan akan su dikkate alınmaktadır. Ancak ticari amaçlı olarak kullanılan buharlı yemek pişiricisi, bulaşık makinesi, buz makinesi ve çamaşır makinelerinin neden olduğu su tüketimi hesaplama dışında tutulmaktadır. (7)
Bahçe sulamada, yağmur suyu geri kazanımı sağlanmıştır. Yıllık ortalama 168 ton yağmur suyu, su tanklarında depolanıp, peyzaj sulamada şebeke suyu kullanımının önüne geçmektedir.
Bu kapsamda yapılan hesaplamalar ile, toplamda %58,66 oranda şebeke suyu kullanımını azaltarak, su kullanım performansında iyileştirme yapılmıştır.
Eser Yeşil Bina’da su kullanım modellemesi iki kademede incelenmiştir. Birinci kademede lavabo sularının (tuvalet, mutfak) basit arıtma sistemi ile arıtılarak depolanması ve ikincil su olarak klozet ve pisuvar kullanımında şebeke suyuna ihtiyaç duymadan yeniden kullanılması planlanmıştır. İkinci kademede, çatı ve sert zemin açık alan döşemelerinde yer alan yağmur suyu tahliye hatlarının doğrudan atık su şebekesine verilmesi yerine depolanarak bahçe sulama için ikincil su olarak kullanılması planlanmıştır. Bu sayede bahçe sulamada ve klozet/pisuvarlarda şebekeden gelen temiz suyun kullanımı yerine ikincil su kullanımı sağlanmış, yoğun yağışlarda oluşacak atık şebeke yoğunluklarının önüne geçilmiştir.
Su yenilenebilir ama kısıtlı bir kaynak olup, pek çok yerde yıllık ve mevsimsel olarak çok çeşitlilik gösteren yağış miktarına bağımlıdır. Suyu ısıtmak, arıtmak ve pompalamak için büyük miktarda enerji harcanılmakta, dolayısıyla enerji kullanımı ve su kullanımı arasında ilişki içerisinde bulunmaktadır. Eser Yeşil Binası’nda toplam su tüketimini azaltmak için, “azaltma, yeniden kullanma, geri dönüştürme” stratejisi uygulanmaktadır.
“Gri su”, lavabolardan, duşlardan ve bulaşık makinelerinden çıkan ve daha az kirlilik içeren sudur. Doğrudan tuvaletlerden oluşan atık su ise daha kirli olup, siyah su olarak adlandırılmaktadır.
Gri suyun özellikle evsel olarak yeniden kullanımı, diğer su kaynaklarına olan talebi ve kanalizasyon sistemlerine olan yükü azaltmaktadır. Gri su kullanımı bölgesel su yolları açısından da oldukça yararlıdır. Büyük ölçekli bir ofis binasında, gün içinde lavabolardan çıkan sular birçok tuvaletin sifonunu karşılamaya önemli oranda yetecek ölçüdedir. Bu nedenle, Eser
Yeşil Binası’na bir gri su arıtma sistemi yerleştirilmiştir. Lavabolardan toplanan sular 4 aşamalı bir sistemden geçerler. Bu aşamalar: Ön filtreleme, biyolojik arıtım, tortudan arıtma ve UV dezenfeksiyonudur.
Geri dönüştürülmüş olan su daha sonra tuvalet sifonlarına gönderilmektedir. Sonuç olarak, aynı su binada iki kez kullanılmış olmaktadır.
Bitkilerin ve sulama sistemlerinin estetik ama etkili bir şekilde kullanılmasıyla peyzaj planı su tasarruflu bir biçimde hazırlanmıştır. Bahçeye ekilen tüm bitkiler, yerel iklime uygun ve en az su tüketenler arasından seçilmiştir. Bu şekilde, sulama için gerekli su miktarları da aşağı çekilmiştir.
Yağmur suyu mükemmel bir birincil, tamamlayıcı ya da alternatif su kaynağıdır. Bu nedenle, tüm bileşenleriyle, toplama / depolama tankı, vanalar ve pompalarla, yağmur suyu toplama sistemi oluşturulmuştur. Bina alanına ve çatıya düşen her yağmur damlası yağmur suyu depolama tankında toplanıp daha sonra bahçedeki bitkilerin sulanması için damla sulama sisteminde kullanılmaktadır. Yağmur suyunu toplamanın birçok avantajı bulunmaktadır. Bunlar, kentsel ve iyi suyun tasarrufu, maliyetinin az olması, ağırlık besleme sistemiyle enerji tasarrufu, düşük tuz oranıyla bitkiler için yararlı olması ve sel ve erozyonu azaltması olarak sıralanabilir.
Uluslararası kabul görmüş Uniform Plumbing Code (IPC) ve The International Plumbing Code (UPC) Standartları tarafından belirlenen armatür ve rezervuar kullanım oranları ile binada kullanılması ön görülen su miktarları hesaplanabilmektedir. Bu standartlar doğrultusunda yukarıda belirttiğimiz su kullanım modellemesi doğrultusunda gri su, siyah su miktarları şebeke kullanımı ile toplam kullanım oranları karşılaştırılarak tasarruf miktarı hesaplanabilmektedir.
Bu hesaplama modülünde, binada çalışan sayısı 100 erkek, 100 kadın olarak belirlenmiştir. UPC ve IPC Standartları gereği, bir erkek çalışan; günde 1,2 kez klozet, 2,5 kez pisuvar, 3,7 kez lavabo, 1 kez de mutfak lavabosu kullandığı, bir kadın çalışan; günde 3,7 kez klozet ve lavabo, 1 kez de mutfak lavabosu kullandığı ön görülmektedir. Bu hesaplamalar doğrultusunda, yıllık toplam su tüketim miktarı 2538,94 ton/yıl olarak ön görülmektedir. Hazırlanan su kullanım modellemesine göre lavabo ve mutfak lavabosundan çıkan gri suyun basit arıtma tekniği ile arıtılıp depolanması sonucu ikincil su olarak klozet ve pisuvar kullanımına verilmesi ile yaklaşık olarak %56 su tasarrufu sağlanmaktadır.
İlave olarak yağmur suyu, yağmur suyu iniş boruları yardımı ile bodrum katta bulunan su depolarında depolanarak, bahçe sulama için kullanılmaktadır. Bahçe sulamada damla sulama tekniği ile tasarruf sağlanmakta ve yıllık yaklaşık 360 ton/yıl su tasarrufu sağlanarak yaklaşık 6 dönüm peyzaj alanının sulaması yapılmaktadır. (Bu alanlara binanın hemen yanında yer alan park alanının peyzaj alanları da dahil edilmiştir.)
Her iki model sonucunda toplamda %59 oranında su tasarrufu sağlanmaktadır. Bu değer LEED değerlendirmelerine göre tam puan almasına olanak sağlamaktadır.
Eser Yeşil Bina’nın su kullanım performansının incelenmesi, sürdürülebilir bina tasarımında önemli dersler ve kazanımlar sunmaktadır. Türkiye’nin ilk LEED Platin sertifikalı binası olarak, su verimliliği konusunda elde edilen sonuçlar, diğer projelere örnek teşkil edebilir.
Su Tasarrufu ve Verimlilik:
Eser Yeşil Bina, EPA standartlarına kıyasla su kullanımında %59 oranında bir azalma sağlamıştır. Bu başarı, su verimliliği kategorisinde tam puan almasına olanak tanımıştır. Çift kademeli rezervuarlar, susuz pisuarlar, debi ayarlı musluklar ve yağmur suyu toplama sistemleri gibi yenilikçi teknolojilerin kullanımı, su tüketimini önemli ölçüde azaltmıştır. Gri su arıtma sistemi, lavabo ve duşlardan gelen suyun yeniden kullanılmasını sağlayarak hem su tasarrufuna hem de atık su yönetimine katkıda bulunmuştur.
Yağmur Suyu Kullanımı:
Bina, yıllık ortalama 168 ton yağmur suyu toplama kapasitesi ile peyzaj sulamasında şebeke suyu kullanımını azaltmıştır. Bu yöntem, suyun sürdürülebilir kullanımını desteklemekte ve yağışlı dönemlerde atık su şebekelerinin üzerindeki yükü hafifletmektedir.
Gri Su Sistemi:
Lavabo ve duşlardan gelen gri suyun arıtılması ve tekrar kullanılması, binanın toplam su tüketimini azaltmada etkili olmuştur. Gri su sistemi, dört aşamalı bir arıtma süreci ile suyun yeniden kullanımını sağlamış ve binada aynı suyun iki kez kullanılmasına olanak tanımıştır. Bu uygulama, su verimliliği açısından önemli bir adımdır ve benzer projeler için örnek teşkil edebilir.
Su Kullanım Modellemesi:
Bina çalışanlarının su tüketim alışkanlıkları dikkate alınarak yapılan su kullanım modellemesi, gerçekçi ve uygulanabilir tasarruf stratejilerinin geliştirilmesine yardımcı olmuştur. Bu modelleme, yıllık toplam su tüketimini belirlemede ve tasarruf hedeflerine ulaşmada önemli bir rol oynamıştır.
Eser Yeşil Bina, su verimliliği ve sürdürülebilirlik konusunda örnek bir projedir. Türkiye’nin ilk LEED Platin sertifikalı binası olarak, su kullanım performansında elde ettiği başarı, diğer yeşil bina projeleri için ilham verici olabilir. EPA standartlarına göre su kullanımında %59 oranında bir azalma sağlanması, su verimliliği kategorisinde tam puan alınması ve yenilikçi su yönetimi uygulamaları, Eser Yeşil Bina’nın çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada ne kadar başarılı olduğunu göstermektedir.
Bu çalışma, su kaynaklarının etkin kullanımı ve sürdürülebilir bina tasarımının önemini vurgulamaktadır. Eser Yeşil Bina’nın elde ettiği sonuçlar, yeşil bina tasarımı ve su yönetimi konularında daha fazla araştırma ve uygulamanın yapılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Gelecekte, bu tür projelerin sayısının artması ve mevcut binaların da benzer stratejilerle yenilenmesi, çevresel sürdürülebilirlik açısından büyük bir adım olacaktır. Eser Yeşil Bina’nın su kullanım performansı üzerinden incelenmesi, yeşil bina konseptinin yaygınlaşmasına katkı sağlayacak önemli bir örnek oluşturmaktadır.